10 Ağustos 2013 Cumartesi

Yine "Gezi Direnişi" üstüne





Zafer Kılıç'la aramızda, bir ara Hasan Gümüş'ün de katıldığı  ilginç bir tartışma (paslaşma mı desem) gelişti:

Ömer Tuncer, aşağıda güzel bir tespit yapmış. Gezi Parkı eyleminde Sol'un geleneksel kaldığını, yeni anlayışlara, arayışlara cevap veremediğini, uyumsuz kaldığını, Sırrı Süreyya Önder öncülüğünde Kürt Hareketi ve İhsan Eliaçık öncülüğünde Antikapitalist Müslümanlar dışında, gerek Atatürkçülerin, gerekse de Marksistlerin eski-dar-katı solcuğulu ve yöntemleri aşamayarak gerekli etkinliği gösteremediklerini ifade etmiş. Buna katılmamak mümkün değil. Bir Marksist-Leninist, anarko-komünist olarak kendi adıma, sınıfım ve ideolojim adına gerekli eleştiri ve özeleştirileri yaptım ve yapmaya devam ediyorum. Sular durulduktan sonra, isyanın vardığı, varacağı yeri, öncesini, süreci, tüm iç ve dış dinamiklerini, sınıfsal karekteriğini, katılımcıların profilini daha geniş biçimde değerlendirme ve kritik yapma şansımız olacak.

Ömer Tuncer
"Sorun, "eski moda" bütün örgütlenme biçimlerinin bu başkaldırıyı anlayamamaları ve kendilerini değiştirerek hareketin karakteristiğine uyum sağlamayı reddetmelerindedir. Üstelik yine kendini "sol"da sayan bütün anlayışların hareketin bütününün yönetimini kendi siyasetleriyle ele geçirmeye çalışmalarındadır!. Özellikle park toplantılarında görülen bu hatanın yinelenmesi, hareketin sürekliliğini, şiddetle tehdit etmektedir! Şaşırarak görüyorum ki, bu hataya en kolay düşeceğini düşünebileceğimiz Kürt hareketi ve Anti-kapitalist müslümanlar Gezi Parkı başkaldırısının en uyumlu ve en başarılı katılımcı örgütlenmeleri olmuştur!.. Hareket, kendi örgütlenmesini, kendine "sol" da dese, geçmiş anlayışlarla değil, kendi karakteristiği içinde sağlarsa, bütün katılımcı örgütlenmeler de bu uyumu desteklerse başarılı olacaktır!.."
  • Hasan Gümüş - Acaba Kürt ve Antikapitalist müslüman hareketlerde biat kültürünü var olması ve sol hareketin öndersiz ve çok fraksiyonlu olması etken değilmiydi? Sonucu muallak ve kısa ömürlü eylemliliklerin fayda ve zararlarını çok iyi analiz etmekte yarar var
  •  
  • Omer Tuncer - Bu kez "biat" mıdır bilmiyorum ama, bütün hareketlerde önceki kültürlerin etkisi kuşkusuz ki olacaktır. Bu nedenle de "ele geçirme operasyonları"nı da temizlenmesi gereken ama henüz varlıklarını yitirmemiş kültürler olarak görüyorum. Ama doğrusu gezi olaylarını yozlaştırmadan en uygun davrananlar Sırrı Süreyya ve anti-kapitalist Müslümanlar olmuştur. Örnek olması gereken onların eski kültürlerinden taşıdıkları değil, bu olaydaki davranışları olmalıdır. Uygunluğu denetlemek için bütünsel değerlendirmeler yapmak yerine, değerlendirmelerimizi, uygulanan politikaların tek tek uygunluğu üzerinden yaparsak gelecek için örnek bulabilir, yeni politikalarımızı oluşturmakta yolumuzu daha kolay çizebiliriz. Ancak bu durumda "muallak"lık ve "kısa ömürlü"lüğün ortadan kaldırılması için gerekli çözümleri bulabilir, yolumuzu doğru çizebiliriz!.. Eksikliğimizi yanlışlarımızı görüp, uygulayacağımız yeni politikaların bütünselliğini sağlamaya çalışabiliriz.
  •  
  • Zafer Kılıç - Geleneksel SOL'da biat kültürü yok mu? Daha fazla var hatta. Bkz; Kışla Devrimciliği, Nasyonal Sosyalizm, Ortodoks Marksizmi..

  • Omer Tuncer - Bana kalırsa "sol"u eski değerlere göre değerlendirmek doğru değil. Marxism, aristokrat kültürün etkisini henûz yitirmediği zamanlarda ortaya çıkmış olduğu için "biat" denmese bile "lider kültürü"ne dönüşmüş olduğu düşünülmeli. Ama bu dönem artık sona erdi ve Marxist örgütlenmeleri de, doğru olarak, ekipler yürütüyor. Eski "önder"lerin gücü artık zayıflıyor. Zaman akıyor
  •  
  • Zafer Kılıç - Sihirli cümle: Lider kültürü Bunu dicektim aslında, tam olarak karşılığı bu Yeni örgütlenme biçimi konusunda evet, ekip işi, kollektivizm nihayet geçte olsa devrede. Bütünüyle de yıkmak için zamana ihtiyacımız olduğu kesin..

  • Omer Tuncer Bir de "Vikipedi"den "Anarko Komünizm" ya da "Anarşist Komünizm"in ne olduğuna bakalım:
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Anar%C5%9Fist_Kom%C3%BCnist



"Devlet", "Kamu", "Özgürlük" ve "Dayanışma" üzerine...

Desen: Zeycan Alkış

"Devlet", Aristokrat sınıfın baskı aracı olarak, yukarıdan aşağıya doğru yetki devredilerek işleyen bir yapıdır. Devlet, "devlet" olarak kaldığı sürece, yönetilenlerin, tepeden yetki almış bürokrasinin, tepelerinde salladığı Demokles'in kılıcından kurtulma olanağı yoktur. 

Gerçek demokrasilerde, vatandaşın yetki devredeceği "kamu" kavramı ise, toplumsal gereksemelerden yola çıkan, aşağıdan yukarıya doğru yetkilendirilmiş toplumsal yapıyı anlatır. Bunun adı "devlet" değil, "kamu"dur.
"Devlet varsa özgürlük yoktur. Özgürlük olduğunda devlet olmayacaktır."  V.I.Lenin
Gezi Parkı Direnişi, dünyada, devletin çökme, "kamu"nun oluşma sürecinde önemli bir adım, önemli bir köşetaşı olmuştur!.. 

Her görüşten Dünya insanları 1935'te ilk kez birleşerek Franko'nun Faşist İspanya'sına karşı direndiler... Öyküleri çok çeşitli müziklerle, şiirlerle, Ernest Hemingway'ın "Çanlar Kimin İçin Çalıyor" ve Andre Malraux'nun "Umut" romanında anlatılır. 
https://www.facebook.com/photo.php?v=1390252007855531&set=vb.565058956879874&type=2&theater

İkinci kez "Çiçek Çocukları" adıyla 1960'lı yıllarda bütün yerleşik geleneklere karşı durdular, öyküleri Milos Forman'ın "Hair/Saç - Bırak Güneş İçeri Girsin" filminde anlatılır. 
http://www.imdb.com/title/tt0079261/

Üçüncü ve şimdilik son kez, 2013, 29 Mayısında İstanbul'da Gezi Parkı Direnişi için birleştiler. Öyküleri çeşitli müziklerle, fotoğraflarla, çizimlerle, sloganlarla anlatıldı, anlatılıyor. Kim bilir daha neler geliyor...

Gelecek, "dayanışmanın zaferi"yle oluşacak, anlaşılıyor!..

Dünün "kula kul olma" dünyası, bugünün "köşe dönücü" sermaye dünyası artık "dayanışma"nın dünyasından korkmalıdır!..

Zaman akıyor!..