GELECEĞİN DÜNYASI İÇİN "PROLETERYA
DİKTATÖRLÜĞÜ" BUGÜNKÜ ANLAMDA BİR DİKTATÖRLÜK MÜDÜR?
Basitçe
Marxism'in ana ilkelerine dönelim:
1)
FELSEFİ
İLKELER:
a.
"Akış": Geleceğe doğru
değişirlik, gelişirlik (Herakleitos'dan), yani "diyalektik"!..
b. “Bilimsellik”: Yeni ortaya çıkacak
verilere, koşullara uygun olarak “bilgi”nin, değişebilirliği, gelişebilirliği!..
(Aydınlanma etkisi: bilgi, metafizik yöntemle elde edilmeye çalışılan, değişmez
bilgi arayışına karşı, değişmez değildir – tanrısal bilgi yoktur!.. Yeni
deneyler ve gözlemler bilgiyi değiştirir, geliştirir!..)
c. “Kuram (Teori)”: Tarihsel akışın, dolayısıyla geleceğin
anlaşılabilmesi için nasıl geliştiğini anlamak gerekir. Geleceği kendi aklından
kurmaya çalışmak ütopik sosyalistler tarafından metafizik yöntemle
oluşturulmuştur. Aynı hataya düşmemek için toplumsal gereksemeleri doğru olarak
değerlendirmek gerekir. Toplumların tarihini doğru anlamak ve akış
doğrultusunda geleceği doğru tahmin etmek, çözümleri bu doğrultuda oluşturmak gerekir.
Bu da bir “kuram” gereğini ortaya çıkarır.
d. “Eylem (Pratik)”: Kurama uygun olarak uygulanan politikalardan
alınan sonuçlar, toplumsal gerekesemelerin yönlendirmesi ile yapılan
uygulamalar...
e. “Kuram-Eylem ilişkisi”: Birbiri ile ilişki içindedir. Eylemden
gelen veriler kuramın mantığı içinde ele alınır ve kuram, mantığı da içinde
olmak üzere, bu yeni duruma göre değişebilir, gelişebilir. Bu tutum,
“bilimsellik” ilkesinin özel alandaki uygulamasıdır.
2)
SOSYOLOJİK
İLKELER
a.
“Sosyal Sınıflar”: Üretimi oluşturan
“Doğa”, “Sermaye” ve “Emek”i elinde tutan toplum parçalarını belirler. Bunlar
sırasıyla “Aristokrasi”, “Burjuvazi” ve “Proleterya”dır. http://omer-tuncer.blogspot.com/2007/11/sosyal-snflar-kltrler-ak-kuram-ve.html
b. “Ütopya” ya da
“Gelecek özlemi”: Metafizik yöntemle, yani yalnızca “düşünerek”
yeni toplumların nasıl olması gerektiğinin bulunması yerine bilimsel yöntemle
çözümlerin bulunması yolunda ağırlıklı çalışmalar yapmak Marxist bilim
insanlarının görevidir.
c. “Proleterya
Diktatörlüğü”:
“Diktatörlük”, Proleterya’nın kendinden önceki sınıfların varlığında onları
kendi egemenliğine alması değil, toplumsal akış doğrultusunda bütünüyle ortadan
kalkması ve kendi kendini yönetir hale gelmesidir. Bu durumda “yöneten” ve
“yönetilen” aynı sınıf olacaktır.
d.
“Tek sınıflı
demokrasi” ya da “Sınıfsızlık”: Her sosyal sınıf, kendinden önceki sınıfın
üretime katkısı doğrultusunda onun elinde bulunan üretim elemanını kendi
katkısı haline getirmenin yolunu bulur ve üretimde özel bir yapı olma gereğini
ortadan kaldırır. Bu durumda Aristokrasi’nin elinde bulunan üretim elemanı olan
“Doğa”, Burjuva egemenliğindeki toplumlarda “sermaye” durumuna dönüşmüş ve
Aristokrat sınıfın varlık nedeni ortadan kalkmıştır. Aynı doğrultuda, gelecekte,
“sermaye”nin “Proleterya” tarafından ortadan kaldırılacağı ve bir tür “Emek”e
dönüşeceği öngörülür. “Doğa”nın ortadan kalkması ile Aristokrasiye olan
gereksinimin de ortadan kalkması gibi “Sermaye”nin de ortadan kalkması ile
Burjuva sınıfının da gereğinin kalkacağı düşünülür!.. Bu durumda “tek sınıflı”,
yani “sınıfsız” toplumlara geçilmesi Marxism için temeldir (“sermaye”nin “toplumsal
emek”e dönüşmesi “devlet” olmayan –dahası anti-devlet- “kamu” kavramının
gerçekleşmesi ile olgunlaşacaktır).
e. “Devlet”, “Kamu”
mudur? “Devlet”, Aristokrat toplumların “kul”larını
yönetmesi için gerekli olan ve kullanılan baskı sisteminin adıdır. Bu bağlamda,
“sermaye”yi “emek”e dönüştürmesi düşünülebilecek “kamu” kavramı yerine “devlet”in
kullanılması, bugüne değin, Marxism’in uygulanmasındaki en büyük yanlışlık
olmuştur. “Dün”den kimi kurumları alarak “kamu” yerine kullanmak değil, yeni
gereksinimleri karşılayacak ve sınıfsız toplumun tam egemenliğinde gelecek bir
“kamu” sistemini yeniden oluşturmak gerekmektedir.
f. “İnsanın akışa
katkısı”
İnsanın önündeki sorunların çözümünde dünün çözümlerine dönme kolaycılığına
kapılması doğaldır. Bu tutum, “tutuculuk / conservatisme” ya da daha geniş bir
açıdan bakarak, “sağ” olarak nitelendirilir. Yapılması gereken, yeni
sosyo-kültürel yapının ortaya çıkması ve bir önceki sınıfın doğası gereği kendi
içinden çıkan (diyalektik) sorunların çözümünü geleceğin toplumsal yapısıyla
çözecek yeni politikaları bulmak, uygulamaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder